HÜRRİYET

30 Mayıs 2012 Çarşamba

senin ruhun ne renk ?

"... Sefil düşünceler ve küçüklükler arasında kaybolup, hayattaki büyük sırrı çözemedik, soru da cevapsız ve acımasız kalakaldı: Nasıl yaşadın, neden öyle yaşadın, neyi yapabilecekken yapmadın, başka bir yol, başka bir anlam arıyordun, yanlış zilleri, yanlış kapıları çaldın, yanlış yollara saptın, yanlış insanları sevdin, yanlış yataklarda uyudun, yanlış evlerde yaşadın. Neden hayal ettiklerini, düşündüklerini bu kadar küçümsüyorsun?.."

"Mourselas'ın duvar resmi, Hieronymus Bosch'un tablolarına benziyor: İçinde bir çok kadın ve erkek, bir sürü farklı an ve durumda resmedilmiş! Bu tablonun içinde, yıkıcılığa varan bir mizah anlayışıyla insan manzaraları sergileniyor. İnsanların aşk, cinsellik ve sosyal yaşamları, bazen acımasızca, bazen de insancıl ve şefkat dolu bir yaklaşımla betimleniyor. Fondaysa müthiş bir berraklıkla siyasi görünümün ana hatları çiziliyor. Mourselas'ın kitabı anlatılmaz. Okunur. Tadı çıkarılır. Bu kitabı edinin."
-Kostas Stamatiou-

Kabul et sende biraz sihir istiyorsun


2006 en iyi çizgi film oscar adayı olan bu filmde kendi halinde olan 18 yaşındaki Sofie, kötülükler cadısı tarafından 90 yaşında yaşlı bir kadına dönüşür ve bütün hayatı değişir. Kimse tarafından tanınmayan Sofie evini terkeder, ve yolculuğu onu sürekli yer değiştiren, içinde Howl isimli bir büyücünün yaşadığı bir şatoya getirir. Sofie nin üzerindeki lanet ancak bu şatoda çözülebilecektir

29 Mayıs 2012 Salı

Sen hangi taraftasın ?

nsanlar ikiye ayrılırlar. pardayanlar'ı okuyanlar ve okumayanlar."  AHMET ALTAN
 

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Ne kadar yalnızsın ?

Son İmparator SON İMPARATOR






Çin'in son imparatoru Pu Yi'nin dramatik hikayesini anlatan bir film.Yasak şehirde doğan Pu Yi birdenbire kendisini çocuk yaşta imparator olarak bulur.İngiliz bir hoca ona batı medeniyeti hakkında fikirler verir.Pu Yi büyüdükce iyi bir imparator aynı zamanda çocukluğunu ve gençliğini iyi yaşayamamış biri olur

27 Mayıs 2012 Pazar

Senin günahın ne ?

"Keşke tersi olabilseydi! Keşke her zaman genç kalacak olan ben olsaydım da portrem yaşlansaydı! Bunun için... bunun için her şeyi verirdim!"

Özellikle bir genç adamın büyümesini, eğitimini, gelişimini, kendini ve inançlarını keşfetmesini işleyen Dorian Gray'in Portresi için Oscar Wilde, 'bir ruhun hikâyesi' demişti. 1891'de ilk basıldığında ahlâksızlığı yücelttiği gerekçesiyle büyük tepki çeken romanın baş kişileri olan Lord Henry ile Dorian'ın karşılıklı etkileşimleri, Dorian'ın kendini giderek kötüye, şeytani olana, hazcılığa adaması kitabın eksenini oluşturuyor. Son derece saf ve yakışıklı Dorian'daki değişim, Lord Henry'nin sözleriyle ve Dorian'ın kendi portresinde kendi güzelliğini keşfetmesiyle başlar. Lord Henry'nin etkisiyle kötülüğün ve zevkin çekimine kapılan, dünyada gençlik ve güzellikten önemli bir şey olmadığına inanan Dorian için heyecan, kötülükte ve günahtadır; iyilik ve erdemse sıkıcıdır, edilgendir. İyiliği temsil eden Basil'in Dorian'a duyduğu saf tutkuda eşcinsellik öğeleri açıkça hissedilir. Dorian'ın büyük sırrını, portredeki değişimi gören yalnızca Basil olur. Portreye odaklanan, sonsuz gençlik karşısında ruhunu satan ve ruhunun ölmüş olmasından korkan Dorian için kurtuluş var mıdır? Ve Oscar Wilde'ın dediği gibi, herkes Dorian Gray'de kendi günahını mı görecektir
idorian-grayin-portresi-oscar-wilde 

Geçmişi anlayabilirmisin




Gül Parmaklı Şafak / Antik Çağ Söylenceleri / Michael Köhlmeier
Batı Uygarlığı Kaynağı Antik Çağ Söylenceleri Batı dünyasının ilk şairi Homeros, destanlarının yeni bölümlerine yeni bir gün ile başlamaktan hoşlanır. Ve yeni bir gün Eos ile başlar. Eos, şafak kızıllığıdır. Homeros, edebi bir isim verir ona: ´Gül Parmaklı Şafak.´... O andan itibaren Eos doğudaki ufuktan belirir belirmez, gözleriyle uyumakta olan genç erkeklerin odalarını aramaya başlamaktadır. Onlara ihtiyacı vardır. onlarsız yapamaz Eos bundan dolayı son derece utanıyor, gökyüzü sabahları utancından kıpkırmızı kesiliyordu. Fakat elinden başka bir şey gelmiyordu ki! Her gece sabaha kadar kıvranıyor, ilk ışınlarının kimin üzerine düşeceğini düşünüp duruyordu.

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Git yada kal...

İtalya'da yaşayan Ferzan Özpetek'in ödül rekoru kıran son filmi 'Karşı Pencere', dokuz yıldır evli ve iki çocuklu genç bir kadın olan Giovanna ile kocası Filippo'nun tesadüfen yolda yaşlı bir adamla karşılaşmalarıyla başlıyor. Hafızasını kaybeden yaşlı adamın hayatlarına girmesiyle genç kadının da yaşamı değişmeye başlıyor. Evliliği pek yolunda gitmeyen genç kadının karşı pencereden gözlediği komşusuna duyduğu platonik aşk ve yaşlı adamın geçmişten yansıyan kırık aşk hikayesi ikisin de yaşamlarını etkilemeye başlıyor. Genç kadın için artık yaşamını sorgulama zamanıdır. Acaba karşı pencerelerden bize görünen yaşamlar neden cazip gelir, kendi yaşamlarımızı değiştirmek o kadar zor mudur? Ferzan Özpetek bu dördüncü filmde, hafıza, aşk ve yaşam üzerine duygusal bir sorgulamaya giriyor

20 Mayıs 2012 Pazar

Hiç gerçekten konuştun mu?

Konuş OnunlaBir sinemada tesadüf eseri tanışan 2 erkek olan Benigno ve Marco, 2. bir tesadüf sonucu bir hastanede karşılaşacaktır. Beningo burada çalışan bir sağlık görevlisi, kız arkadaşı Lydia ise komada yatmakta olan birisidir. Marco ise Alicia isimli sevgilisi bir boğa yarışında ağır yara almış ona destek olmak için hastanede bulunmaktadır. Hemen hemen aynı dramatik anları yaşayan Marco ve Benigno kısa sürede derin bir dostluk kurar. Beningo, Marco’ya komada yatan sevgilisiyle konuşmasını söyler. Çaresizlik içinde bu yolu da deneyecek olan Marco, içindeki mucize olabileceği inancını hiç kaybeden konuşmaya başlar. Usta film yönetmeni İspanyol Pablo Almodovar’dan senelerce unutulmayacak bir başyapıt filmi. 4 farklı hayatın nasıl aynı çizgide yürüyebileceği çok değişik ve mükemmele yakın bir senaryoyla aktarmayı başaran bu yapım her yönüyle övgüyü hakeden bir eser. Sanatsal anlamda da çok şeyler ifade eden ve Drama türünün şimdiye kadarki en başarılı yapımlarından birisi olarak gösterilen “Konuş Onunla (Talk To Her)” , 2003′te en iyi senaryo dalında Oscar ödülü almış ve yönetmeni (Pedro Almodóvar) en iyi yönetmen dalında 1.liğe aday gösterilmiş; aynı zamanda da çeşitli film festivallerinden toplamda 32 birincilik ödülü almayı başarmış bir film.

18 Mayıs 2012 Cuma

Bir ÇEHOV oku

Tolstoy ve Gorki de okumuştu onu.

"Sanırım Anton Çehov’la karşılayan herkes, içinde ister istemez daha yalın, daha doğru, daha kendisi olma isteği duyardı. Çehov hayatı boyunca hep kendi ruhsal bütünlüğü içinde yaşadı; her zaman kendisi olmayı, iç özgürlüğünü korumayı başardı. Başkalarının özellikle de daha kaba insanların Anton Çehov’dan beklediklerine hiç aldırmadı. Bu güzel yalınlığın içinde, kendisi de yalın, gerçek ve içten olan her şeyi sevdi ve kendine özgü bir güçle başkalarına da yalın olmayı öğretti."
-Maxim Gorki-

"Çehov bir sanatçı olarak, önceki Rus yazarlarıyla, Turgenyev, Dostoyevski veya benimle, mukayese bile edilemez. Çehov’un kendi biçimi var empresyonistler gibi. Bakarsanız adam hiçbir seçim yapmadan, eline hangi boya geçerse onu gelişi güzel sürüyor. Bu boyalar arasında hiçbir münasebet yokmuş gibi görünür. Ama bir de geri çekilip baktın mı, şaşırırsınız. Karşınızda parlak büyüleyici bir tablo vardır." -Tolstoy
-Asma Katli Ev



15 Mayıs 2012 Salı

Kim olduğu hakkında bir fikrin var mı?Jacques-Louis David


Jacques-Louis David (30 Ağustos 1748 - 29 Aralık 1825), Neoklasik tarzı tasarımlarıyla tanınan sanat tarihinin en önemli ressamlarından biriydi. 1780'lerde, tarihsel resimleriyle Rokoko tarzından klasik bir tad ile kullandı.http://www.youtube.com/watch?v=X8sVB58zMPg ( izle ve tanı )


Arkadaşı Maximilien de Robespierre ile Fransız Devrimi'nin aktif bir destekçesi olan David, Fransız Cumhuriyeti'nin aktif bir sanat diktatörüydü. Robespierre'in devrilmesi üzerine hapse giren David, Napolyon döneminde İmparatorluk tarzını kullanmış veVenedik renklerine önem vermiştir. Oldukça fazla hayranı vardı ve Fransız sanatının 19. yüzyıldaki temsilcisi olmuştu. Le Sacre de Napoléon ve Sokrates'in Ölümü önemli eserlerindendir.

12 Mayıs 2012 Cumartesi

Seni ziyarete gelmiş olabilirmiyim ?

Boş Ev 
  • Yönetmen:
       Oyuncular: Lee Seung-yeon  Tür Dramatik komedi  Ülke Güney Kore
  •  
  • Kendine ait bir hayatı olmayan, diğer insanların yaşamına, kendi yöntemleriyle ortak olan bir adam... Yardıma ihtiyacı olan genç bir kadın...

    Tatile giden insanların boşalttığı evlerini kullanarak yaşayan ve karşılığını kendince, bozulmuş ev aletlerini onararak ödeyen tuhaf bir adamın hikayesi Boş Ev. Yine böyle bir misafirliği sırasında kaldığı evde yalnız olmadığını fark eder. Evde kocası tarafından işkence gören genç bir kadınla karışılaşan adam şaşkındır. İlk başta birbirlerinden çok farklı görünen bu iki insan giderek yakınlaşır ve aralarında sıradışı bir ilişki başlar.

    Sinemanın görsel gücünü kullanmayı büyük bir ustalıkla başaran Kim Ki-Duk’un Boş Ev’i, bunu en iyi kanıtladığı filmlerinden biri

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Yeterince büyüdünmü?


Justine, ünlü İngiliz yazarı Lawrence Durrell'in dört ayrı romandan oluşan İskenderiye Dörtlüsü'nün ilki. Justine (1957), Balthazar (1958), Mountolive (1958) ve Clea (1960) adlı bu büyük dörtlü, 1960'lı yıllarda İngiliz romancılığında büyük yankılar uyandırmıştı. Önce yadırganan, ama büyük bir ilgiyle karşılanan, dünyanın dört bir yanında okunup tartışılan bu ünlü dörtlünün amacı, Lawrence Durrell, "çağdaş sevginin irdelenmesi" olarak açıklar. Yazar, sevgi ilişkilerini yalnızca erkek-dişi ilişkisi olarak almaz. Dörtlünün ilki olan Justine'de, Sade'ın, sevişmenin hiçbir türlüsünü suç saymayan görünüşünü de benimser. Çağdaş İngiliz romanına yepyeni bir soluk getiren Lawrence Durrell, Justine'de, yaşam dolu, tutkularıyla kabına sığmayan, İskenderiye'li bir Yahudi güzelini anlatır. Sevmeye de sevilmeye de doymayan, kocasıyla olan ilişkileri oldukça karışık, evlilik dışı kaçamakları hiç eksik olmayan Justine, sevgi yoluyla gerçek benliğini ararken, cinselliğin değişik olanaklarını da yansıtır. İskenderiye Dörtlüsü'nün dört kitabını da Can Yayınları arasında bulabilirsiniz.